5 Ekim 2013 Cumartesi

ROMA İMPARATORLUĞU DÖNEMİ



ROMA İMPARATORLUĞU DÖNEMİ
İtalik, Etrüsk ve Latinlerce oluşturulup, İtalya' da kurulmuştur. Bugünkü İtalya’da kurulmuş olan Roma Medeniyetini oluşturanlar, Anadolu’dan geldikleri varsayılan Etrüskler ve bölgeye sonradan gelen İtalikler olmuştur.
Roma, Etrüsk krallar zamanında bayındırlık alanında çok gelişti. Etrafı surlarla çevrildi.
Roma, M.Ö X. yüzyılda Tiber ırmağı kıyısında Latinler tarafından kuruldu. Roma devletini Etrüskler’in hâkimiyetine son veren Romalus (Romulus)tarafından kuruldu (MÖ. 753)
Romalılar, önce Latinlerle savaştılar. Etrüskleri egemenlikleri altına aldılar. Roma üzerine saldıran Gal’lere mağlup oldular. Gal’ler istilasının sarsıntısı giderildikten sonra fetihlere devam edildi. İtalya’nın güneyindeki Yunan kolonileri ele geçirildi.
M.Ö 275 yılında Romalılar, İtalya birliğini kurmayı başardılar.
Batı Akdeniz hâkimiyeti için Romalılarla Kartacalılar arasında Pön Savaşları başladı. M.Ö 264–164 yılları arasında devam eden savaşlar, Romalıların üstünlüğü ile sona erdi.
Romalılar bundan sonra Doğu Akdeniz hâkimiyeti için Makedonyalılarla savaştılar.
Balkanlar, Anadolu, Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika'nın fethi ile Akdeniz bir Roma gölü halini aldı.  


Roma siyasi tarihi 3 döneme ayrılır:
1.         Krallık (MÖ: 753–510):
Bu dönemde krallar soylulardan oluşan "Sena­to" tarafından teklif edilir, "Kuria" denen halk meclis­leri tarafından seçilirdi. Kral bütün işlerini Senatus'a danışarak yapardı. Kral en yüksek yönetici, yargıç ve en büyük rahipti. Bu nedenle krallık hanedan yö­netimine dönüşmemiştir. Özellikle VI. yüzyılda çok güçlenen Aristokratlar krallığı tamamen yıkıp Cum­huriyet yönetimini başlatmışlardır.
Roma'nın ilk anayasası yapılmış, halk sınıflara ayrılmıştır: Patriciler: Asiller ve siyasi hakları olanlar, Plebler: Küçük toprak sahipleri ve tüccarlar, Köleler: En alt sınıf Barbarlar: Vatandaş olarak kabul edilmeyenler.

2.         Cumhuriyet (MÖ: 510–27):
Aristokratik (asillerin üstünlüğüne dayanan) demokrasiye geçilmiştir. Ülke, meclisin (senatonun) seçtiği iki Konsil tarafından yönetilirdi. Olağanüstü durumlarda Diktatörler başa geçmiştir. Bu dönemde Roma'nın sınırları Doğu Akdeniz'e kadar uzandı. Sezar'ın, monarşik bir yönetim kurma girişimi üzerine ölmesi ve yerine geçen Oktavianus'un Augustus (kutsal) unvanını almasıyla bu devir sona erdi.
Adı cumhuriyet olan ilk yönelim şekli Roma'da görülür.

3.         İmparatorluk (MÖ: 27–395/1453) :
Demokratik kurumlar kaldırılmaya başlandı ve demokrasiden vazgeçildi. M.S. III. yüzyılda zayıflayan Roma, Kavimler Göçü'nden sonra 395'te Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Roma 476'da yıkılırken Doğu Roma (Bizans) 1453'e kadar varlığını devam ettirdi. Roma ordusu Lejyon adı verilen paralı askerlerden oluşmaktaydı. Roma'nın en eski kanunu On İki Levha kanunlarıdır. Bu kanunlar günümüzde birçok devlet hukukunun temelidir.
Pön Savaşları: Romalılarla Kartacalılar arasında Batı Akde­niz egemenliği yüzünden çıkan savaşlardır. Kartaca Tunus'ta kurulmuş bir Fenike kolonisiydi. Ro­ma'nın gittikçe güçlenmesi Kartacalıları kuşkulandırıyordu. Kartacalılarm İtalya’daki Messina'nın içişlerine karışmaları yüzünden başlayan savaşlar 100 yıldan fazla sürdü. Üç Pön savaşı yapıldı. Bu savaşlarda gücünü yitiren Kartacalılar Roma'ya bağlı bir devlet haline geldiler. Böylece Batı Akdeniz'de hâkimiyeti sağlayan Romalılar Doğu Akdeniz'e yöneldiler. Bu arada İskender İmparatorluğu parçalanmış yerine krallıklar kurulmuştu. Pön Savaşları sırasında Makedonyalılarla da savaşa girişilmiş ve Makedonya, Roma egemenliği­ne alınmıştır. Bunun ardından Helenizm Krallıkla­rından olan Suriye Krallığı da Roma'ya bağlanmıştır. Bu iki önemli yerin alınmasıyla Doğu Akde­niz'de Roma'nın hâkimiyet alanı içine girdi. Sıra Mı­sır Krallığını almaya gelmişti. Bir süre sonra Mısır­da Roma'ya bağlandı.

Helenizm Krallıklarının (Makedonya, Suriye ve Mısır) alınmasıyla Roma'nın sınırları genişler­ken hayat tarzında da büyük değişiklikler olmuştur. Yunan yaşayış ve gelenekleri böylece Roma'ya gir­miş oldu. Cumhuriyet döneminde Patricı ve Plepler arasındaki hukuki ayrıcalıklar da ortadan kaldırıl­mıştır.
 İmparatorluk döneminde sınırlar daha hızlı ge­nişledi. Fakat bununla birlikte yeni birtakım prob­lemler baş gösterdi. Çok tanrılı dine inanan Romalı­ların bütün karşı koymalarına rağmen Hıristiyanlık hızla yayılmakta ve devlet otoritesini sarsmaktaydı. Kuzeyden gelen barbar kavimlerin Roma sınırları­na girmesi merkezi yönetimi çok güç duruma sokmuştu.

Roma'nın bu kadar geniş sınırlara yayılmasın­da en önemli etken olan ordusu "Lejyon" denen paralı askerlerden oluşurdu. Hareketli bir orduya ve gelişmiş savaş araçlarına sahiptiler.

Mimaride Yunanistan'dan etkilenmişlerdir. En önemli eserleri anfitiyatrolar, heykeller tapınaklar ve su kemerleridir. Bunlar, Zafer Takı, Gerda Köprüsü, Augustus Tapı­nağı, Ankara Roma Hamamı, Valans (Bozdoğan) Su Kemeri. Aspendos Tiyatrosu, Çemberlıtaş ve Dikilitaş'tır.

Diğer Gelişmeler:
Milano Fermanı (MS: 313): İmparator Constantin’in yayınladığı bu ferman ile Hristiyanlara özgürlük verildi.
 MS.330 yılında Constantin İstanbul şehrini kurdu ve burayı devletin başkenti yaptı.
MS. 391 yılında Roma Hıristiyanlığı resmen kabul etti.
MS.395 yılında Kavimler göçünün etkisi ile Roma Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı.
MS. 476 yılında Kavimler göçünün etkisi ve Germen kavimlerin saldırısı sonucu Batı Roma İmparatorluğu yıkıldı.
313 tarihinde Milano Fermanıyla Hristıyanlık resmi din olarak kabul edildi, fakat "Kavimler Göçü"nün olumsuz etkileri silinemedi. Bu nedenle 395'te imparatorluk; "Doğu Roma" ve "Batı Roma" adıyla ikiye bölündü, 476'da ise Batı Roma İmparatorluğu parçalanarak feodalite yönetimleri Avrupa'ya hâkim oldu. Doğu Roma ise "Bizans" adıyla 1453'e kadar varlığını sürdürdü.

Devlet Yönetimi: Roma, önceleri krallıkla yönetilmekteydi. Kralların emretme yetkilerine imperium denirdi. Krallar, Halk Meclisi tarafından seçilirdi. Halk Meclisi, kanunların hazırlandığı önemli işlerin görüşüldüğü bir meclisti. Halk Meclisi'nde oylar; fert olarak değil, topluluk oyu olarak verilirdi. Ayrıca danışma meclisi olarak İhtiyarlar Meclisi (Senatus) vardı.

Krallık Devrinde Meclisler
1.         Sonotus (İhtiyarlar Meclisi):Kral tarafından seçilir, ölünceye kadar gö­revlerinde kalırlardı. Kralın bir danışma meclisi konumunda­dır. Cumhuriyet döne­minde önem kazan­mıştır. Senato üyeleri Roma'da Jens baş­kanlarıydı.
2.         Comitia Curiata (Halk Meclisi): Patricilerin toplanma­sıyla kurulan meclis­tir. Plepler bu mecli­se giremezlerdi. Bu meclis bir yasama organı durumundadır. Oylar Küriya sayısı­na göre verilirdi. Her Küriya'nın bir oyu vardı.

Cumhuriyet döneminde Senato aynı yetkilerini korumuştur. Konsüller, eskiden krallara ait olan hak ve yetkilere ve buyurma gücüne ve ortak bir iktidara sahiptirler. Senato ülkeyi yönetecek olan ' "Konsül" ü seçmekteydi. Konsül her yıl yeniden seçilirdi. Konsül'ün devlet hakkında her türlü yetkisi vardı.

Konsüllerin Görevleri: Ordulara komuta etmek, Senatus ve Halk Meclislerini toplantıya çağırmak, Savaş vergisi koymak ve toplamak, Bütün devlet işlerini sırasıyla ve ortaklaşa olarak yürütmek, birbirlerini kontrol etmek.
Bu durum, onların gittikçe daha otoriter olma­sı sonucunu doğurmuş ve M.Ö. 56'da konsül seçi­len "Sezar" idareyi tek başına ele geçirerek Cum­huriyet rejimine ve kanunlarına hiç dokunmadı. Meclisleri olduğu gibi bıraktı. Başrahipliği üzerine aldı. Sezar, Roma'da çok kalmayarak devamlı sa­vaşlarla uğraştı. Mısır takvimini kabul etti. Toprak­ları genişletti. Sezar'ın ölümünden (M.Ö.44) sonra Roma'da büyük karışıklıklar çıktı. Bu karışıklıklar Augustus'un idareyi ele almasına kadar sürdü. Bu dönemde büyük tapınaklar ve tiyatrolar yapıldı. Augustus devamlı "Tuğladan bir şehir buldum, mer­merden bir şehir bırakıyorum." derdi.

Cumhuriyet döneminde yönetim yetkileri bir yıllığına seçilen konsüllere verildi. Sayıları iki tane olup, dokunulmazlıkları vardı. Yaptıkları işlerden dolayı ancak görevden ayrıldıktan sonra hesap verirlerdi. Bir konsül, diğerinin aldığı kararı veto edebilirdi.
M.Ö 44 yılında Sezar'ın öldürülmesi ile iç karışıklıklar başladı. Octavianus'un iktidarı ele geçirmesi ile cumhuriyet dönemi sona erdi. İmparatorluk dönemi başladı.

Krallık döneminde, kralın yanında asillerden oluşan bir senato ve Kuriya denilen halk meclisince yönetilirdi. Cumhuriyet devrinde kralın yerini iki konsül aldı. Olağanüstü durumlarda diktatörler yönetimi ele geçirirdi. İmparatorluk döneminde senatonun önemi azaldı.

Dil ve Edebiyat: Konuşulan dil Latince’dir. Edebiyatta Yunan edebiyatının etkisi altında kaldılar. Söz sanatı (hitabet) ve tarih yazıcılığında büyük bir başarı gösterdiler.

Güzel Sanatlar: Yapı nizamları ve sütun başlıklarında Yunan mimarisi taklit edildi. Yapı sanatında kubbe ve kemeri kullandılar. Bu sayede çok büyük anıtlar yapabildiler. Cumhuriyet devrinde başlayan gelişme imparatorluk döneminde ülkenin her bir yanına yayıldı.

Din: Yunan etkisinde kalmış, Yunan tanrılarının adları değiştirilmiş ve kendilerine göre yorumlanmıştır. Tanrılarının "Kapitol" de­nen bir dağda yaşadığını kabul etmişlerdir. Ancak, 313'te Hıristiyanlık resmi din olarak kabul edilmiştir.
Yahudilikten sonraki tek tanrılı bir din olan Hıristiyanlık ilk önce baskılara uğradıysa da daha sonra Romalıların resmi dini olmuştur Hıristiyanlığın resmi din olarak benimsenmesi, bu dinin daha çok yayılmasındaki başlıca etkenlerdendir.


Bilim ve Sanat: Fenikelilerin alfabesi, İyonlar ve Yunanlıların geliştirmesinden sonra Romalılar tarafından Latin Alfabesi'ne dönüştürülmüştür. Mısırlıların keşfettiği ve güneş yılı esasına dayanan takvimi Romalılar geliştirmiş ve bugünkü Miladi Takvimi oluşturmuşlardır. Romalılar Anadolu'da; yollar, köprüler, stadyumlar, tiyatrolar, belediye binaları, hamamlar, kütüphaneler ve agoralar (meydanlar) yaptılar. Ancak, Anadolu'ya yerleşmedikleri için, Anadolu'nun yerli kültürü yaşanmaya devam etmiştir. Bu nedenle Roma, Anadolu'da kültür birliğini sağlayamamıştır. İstanbul'da Valens (Bozdoğan) ,Çemberlitaş Ankara’da Augustus Tapınağı, Roma Hamamı önemli eserlerdendir.


Krallık döneminde halk başlıca üç tabakaya ayrılmıştır:

1-  Patriciler: Toprak sahibi soylulardır. . Roma’yı yöneten sınıf bunlardır. Tüm vatandaşlık haklarına sahipti.Roma’nın ilk yerlileri olup, soylular sınıfını meydana getirirlerdi. Patriciler Jens denilen aile bir­likleri (klan) halinde toplanmışlardı. Kan bağıyla bir­birlerine bağlıdırlar. Patriciler Senatus Meclisi'ni teşkil ederlerdi. Patricilerde Jens, Küriya ve Tribus şeklinde bir örgütlenme vardır. Eski Roma'da Jenslerin birleşmesiyle daha büyük bir topluluk meydana gelmiştir. Buna da Küri­ya denirdi. Kuriyalarm toplanmasıyla Comitia Curia-ta (Halk Meclisi) adıyla bir meclis oluşurdu. Bu meclis Senato'dan sonra gelirdi. Patriciler, Roma'yı yöneten kimseler olup me­murluk ve askerlik yaparlardı. Her türlü gelirlere sahiptiler.

2-  Plepler: Küçük çiftçilerdir. Siyasal haklardan yoksundurlar. Oy kullanamaz ve Patricilerle evlenemezlerdi. Askere alınmayan ve oy hakkı olmayan plebler ise ticaret ve mülkiyet gibi haklara sahipti Genel olarak tarım, ticaret ve sanatla uğraşır­lardı. Gittikçe çoğalan bu sınıf patriciler için büyük bir sorun haline geldi. Özellikle Cumhuriyet devrin­de Patrici-Plep mücadelesi Roma'nın en büyük iç sorunu haline geldi.Roma’ya sonradan gelip yerleşmiş, Roma egemenliğini kabul etmiş kimselerdi.

3-  Client (Yanaşma): Patricilerin himayelerinde bulunan arazi kiracıları veya zanaatçılardır. Siyasal haklardan yoksundurlar.
Köleler(Servi): Özgürlükleri olmadığı gibi eşya gözü ile bakılırlardı. Bu sınıf savaşlarda esir edilenlerle köle bir ai­leden gelmiş olanlardan oluşurdu. Patricilerin işle­rinde çalışırlardı.

Tarihteki ilk köle isyanı Roma’da çıktı. Bu isyanın adı Spartaküs’dür. (MÖ: 71) 
Bu sınıflar dışında imparatorluk sınıfları içinde yaşayan ancak vatandaş kabul edilmeyen "Barbarlar" vardı.
Roma’da Partici ve Pelepler arasındaki bu çekişmeler, Roma hukukunun oluşmasını sağlayarak, Oniki Levha yasaları ortaya çıktı. 
İlkçağ Roma Medeniyetinde oluşturulan "12 Levha Kanunları" aynı zamanda günümüz Avrupa hukukunun da temelini teşkil eder. Bu kanunlar Patrici ve Plepler arasındaki çekişmeleri sona erdirmek için oluşturulmuştur.

BİZANS İMPARATORLUĞU DÖNEMİ (395–1453)
Siyasi Tarihi: Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasından sonra merkezi İstanbul olan doğu kısmına Bizans İmparatorluğu denilmiştir.
Bizans zaman içinde Helenistik doğu kültürünü benimsedi. Katolik mezhebine bağlı Batı Roma'nın aksine Ortodoks mezhebini benimsemesi Batı ve Doğu Roma'nın birbirlerinden uzaklaşmalarına yol açtı. Ortaçağ boyunca varlığını sürdüren tek devlet olan Bizans'ta sülaleler yönetimi görüldü,12 değişik sülale tarafından yönetildi. İmparator başkomutan, baş yargıç ve yasa koyucu idi. Kilise imparatora bağlı idi. En parlak dönem Justinianus zamanında yaşanmıştır. Akdeniz ve çevresinin tamamına yakın bölgeler Bizans egemenliğine girdi. Ayasofya da bu dönemde yapılmıştır. (532–539). Kuzey Afrika, İspanya’nın kıyı bölgeleri ve İtalya’nın fethi ile en geniş sınırlara ulaşıldı.VII. yüzyıldan itibaren Türk ve Müslümanlarla ilişkiler başladı. Emeviler zamanında İstanbul iki kez kuşatıldı. X. yüzyıldan itibaren Türkler, Anadolu'ya girmeye başladılar. Bizanslılar, Malazgirt'te Türklere yenilerek Anadolu üzerindeki hâkimiyetlerini kaybettiler (1071). İmparatorluğun son zamanlarında din kavgaları önemli bir sorun halini aldı. İmparatorluk devamlı toprak kaybına uğradı. Venedik ve Cenevizliler Bizans'ın durumundan yararlanarak sömürgelerini genişlettiler. İmparatorun İstanbul dışında kalan şehirler üzerinde nüfuzu kalmadı. Tekfurlar bölgelerini diledikleri gibi yönetmeye başladılar. Sonunda Anadolu ve Rumeli'yi eline geçiren Osmanlılar tarafından yıkıldı (1453).

Devlet Yönetimi: Düzenli bir veraset sistemi yoktu. Kuvvetli olan herkes, imparator olabilirdi. Bu yüzden Bizans'ta devamlı taht kavgaları vardı. Geniş bir teşkilata sahip olan Bizans sarayı, sıkı bir düzene ve törene bağlı idi. Din işleri, patrik tarafından yönetilirdi. Patriklerin görevlerine atanmaları ve görevden alınmaları imparatorun elinde idi. Bizans İmparatorluğu'nda, yönetimde imparatora danışmanlık yapan bir senato vardı.
Bizans döneminde Tema adı verilen ve başlarında geniş yetkileri bulunan generallerin bulunduğu eyaletlere bölünmüştür.

Ülke Yönetimi: İmparatorluk valiler tarafından yönetilen büyük eyaletlere (temlere) ayrılmıştı. Sınırda bulunan temler, dük adı verilen askeri valilerin yönetimi altında idi. Bunlar diğer temlerden daha fazla önem taşımakta idi. En önemli temler, Asya ve Kuzey Afrika temleri idi. Bizans İmparatorluğunda ilk zamanlar, Roma kanunları uygulanmakta iken, Jüstinyen devrinde yeni kanunlar düzenlendi.  

Din ve İnançlar: Bu devletin resmi dini Hristıyanlığın Ortodoks mezhebiydi. Roma’nın bu mezhebe bağlı olması nedeniyle Katolik Avrupa ile arası açıktı. Hıristiyanlık, çıkışından itibaren birçok ayrılıklar gösterdi. Hz. İsa’nın kişiliğinden ileri gelen bu ayrılıklar, yeni mezheplerin ortaya çıkmasına sebep oldu.  
Ortodoksların dini lideri patrik imparator tarafından atanıyordu. Bu durum Avrupa'daki kilise ve papanın krallar üzerindeki baskısının tersine imparatorun patrik ve kilise üzerindeki baskısını göstermektedir.

Güzel Sanatlar:  Bizans sanatı, eski Yunan, Helenizm ve doğu sanatlarının karışmasından doğmuştur. Bizans mimarisi de, kubbelerde doğu sanatının, yapıların iç süslemelerinde batı sanatının etkileri görülür. Bizans mimarisinin en güzel örnekleri kiliseler ve saraylardır.
İstanbul, Bizans Dönemi'nde önemli bir kültür ve sanat merkezi haline geldi. 532 – 539 yılları arasında inşa edilen Ayasofya Kilisesi dünya tarihinin önemli eserleri arasında yer aldı. Aya İrini, Hora (Kariye Camii), Sergios ve Baküs Kiliseleri, Binbirdirek ve Yerebatan Sarnıçları İstanbul'daki Bizans eserleridir.

Roma Medeniyetinin Özellikleri
1-   Roma, Hristiyanlığı resmen kabul eden ilk devlettir.
2-   Roma, Hristiyanlığı kabul etmeden önce çok tanrılı bir dini inanışa sahipti.
3-   Yunanlılardan Fenike alfabesini alarak Latin alfabesini oluşturdular.
4-   Mısır’dan güneş yılına dayalı takvimi alarak Julyen takvimini oluşturdular. Daha sonra Papa Xlll. Gregor bu takvimi geliştirerek günümüz miladi takvimini oluşturacaktır.
5-   Oniki levha yasalarını çıkırarak, günümüz Avrupa hukukunun temelini oluşturacaktır.
6-   Gelişmiş ve güçlü bir orduya sahipti. Ayrıca, Lejyon adı verilen paralı askerler de kullanılmaktaydı.


2 yorum:

  1. Çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. bnim hocam no k ta neyt meyaba hocyam deysinisi cok seydim

    YanıtlaSil