ROMA İMPARATORLUĞU DÖNEMİ
İtalik, Etrüsk ve Latinlerce oluşturulup, İtalya' da kurulmuştur. Bugünkü
İtalya’da kurulmuş olan Roma Medeniyetini oluşturanlar, Anadolu’dan geldikleri
varsayılan Etrüskler ve bölgeye sonradan gelen İtalikler olmuştur.
Roma, Etrüsk krallar zamanında bayındırlık alanında çok gelişti.
Etrafı surlarla çevrildi.
Roma, M.Ö X. yüzyılda Tiber ırmağı kıyısında Latinler tarafından
kuruldu. Roma devletini Etrüskler’in hâkimiyetine son veren Romalus
(Romulus)tarafından kuruldu (MÖ. 753)
Romalılar, önce Latinlerle savaştılar. Etrüskleri egemenlikleri
altına aldılar. Roma üzerine saldıran Gal’lere mağlup oldular. Gal’ler
istilasının sarsıntısı giderildikten sonra fetihlere devam edildi. İtalya’nın
güneyindeki Yunan kolonileri ele geçirildi.
M.Ö 275 yılında Romalılar, İtalya birliğini kurmayı başardılar.
Batı Akdeniz hâkimiyeti için Romalılarla Kartacalılar arasında Pön
Savaşları başladı. M.Ö 264–164 yılları arasında devam eden savaşlar,
Romalıların üstünlüğü ile sona erdi.
Romalılar bundan sonra Doğu Akdeniz hâkimiyeti için
Makedonyalılarla savaştılar.
Balkanlar, Anadolu, Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika'nın fethi ile
Akdeniz bir Roma gölü halini aldı.
Roma
siyasi tarihi 3 döneme ayrılır:
1.
Krallık (MÖ: 753–510):
Bu dönemde krallar soylulardan
oluşan "Senato" tarafından teklif edilir, "Kuria" denen
halk meclisleri tarafından seçilirdi. Kral bütün işlerini Senatus'a danışarak
yapardı. Kral en yüksek yönetici, yargıç ve en büyük rahipti. Bu nedenle
krallık hanedan yönetimine dönüşmemiştir. Özellikle VI. yüzyılda çok güçlenen
Aristokratlar krallığı tamamen yıkıp Cumhuriyet yönetimini başlatmışlardır.
Roma'nın ilk anayasası yapılmış,
halk sınıflara ayrılmıştır: Patriciler: Asiller ve siyasi hakları olanlar,
Plebler: Küçük toprak sahipleri ve tüccarlar, Köleler: En alt sınıf Barbarlar:
Vatandaş olarak kabul edilmeyenler.
2.
Cumhuriyet (MÖ: 510–27):
Aristokratik (asillerin
üstünlüğüne dayanan) demokrasiye geçilmiştir. Ülke, meclisin (senatonun)
seçtiği iki Konsil tarafından yönetilirdi. Olağanüstü durumlarda
Diktatörler başa geçmiştir. Bu dönemde Roma'nın sınırları Doğu Akdeniz'e kadar
uzandı. Sezar'ın, monarşik bir yönetim kurma girişimi üzerine ölmesi ve yerine
geçen Oktavianus'un Augustus (kutsal) unvanını almasıyla bu devir sona erdi.
Adı
cumhuriyet olan ilk yönelim şekli Roma'da görülür.
3.
İmparatorluk (MÖ: 27–395/1453) :
Demokratik kurumlar kaldırılmaya
başlandı ve demokrasiden vazgeçildi. M.S. III. yüzyılda zayıflayan Roma,
Kavimler Göçü'nden sonra 395'te Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı
Roma 476'da yıkılırken Doğu Roma (Bizans) 1453'e kadar varlığını devam ettirdi.
Roma ordusu Lejyon adı verilen paralı askerlerden oluşmaktaydı. Roma'nın en
eski kanunu On İki Levha kanunlarıdır. Bu kanunlar günümüzde birçok devlet
hukukunun temelidir.
Pön
Savaşları: Romalılarla Kartacalılar arasında Batı Akdeniz egemenliği
yüzünden çıkan savaşlardır. Kartaca Tunus'ta kurulmuş bir Fenike kolonisiydi.
Roma'nın gittikçe güçlenmesi Kartacalıları kuşkulandırıyordu. Kartacalılarm
İtalya’daki Messina'nın içişlerine karışmaları yüzünden başlayan savaşlar 100
yıldan fazla sürdü. Üç Pön savaşı yapıldı. Bu savaşlarda gücünü yitiren
Kartacalılar Roma'ya bağlı bir devlet haline geldiler. Böylece Batı Akdeniz'de
hâkimiyeti sağlayan Romalılar Doğu Akdeniz'e yöneldiler. Bu arada İskender
İmparatorluğu parçalanmış yerine krallıklar kurulmuştu. Pön Savaşları
sırasında Makedonyalılarla da savaşa girişilmiş ve Makedonya, Roma egemenliğine
alınmıştır. Bunun ardından Helenizm Krallıklarından olan Suriye Krallığı da
Roma'ya bağlanmıştır. Bu iki önemli yerin alınmasıyla Doğu Akdeniz'de Roma'nın
hâkimiyet alanı içine girdi. Sıra Mısır Krallığını almaya gelmişti. Bir süre
sonra Mısırda Roma'ya bağlandı.
Helenizm
Krallıklarının (Makedonya, Suriye ve Mısır) alınmasıyla Roma'nın sınırları
genişlerken hayat tarzında da büyük değişiklikler olmuştur. Yunan yaşayış ve
gelenekleri böylece Roma'ya girmiş oldu. Cumhuriyet döneminde Patricı ve
Plepler arasındaki hukuki ayrıcalıklar da ortadan kaldırılmıştır.
İmparatorluk
döneminde sınırlar daha hızlı genişledi. Fakat bununla birlikte yeni birtakım
problemler baş gösterdi. Çok tanrılı dine inanan Romalıların bütün karşı
koymalarına rağmen Hıristiyanlık hızla yayılmakta ve devlet otoritesini
sarsmaktaydı. Kuzeyden gelen barbar kavimlerin Roma sınırlarına girmesi
merkezi yönetimi çok güç duruma sokmuştu.
Roma'nın
bu kadar geniş sınırlara yayılmasında en önemli etken olan ordusu "Lejyon"
denen paralı askerlerden oluşurdu. Hareketli bir orduya ve gelişmiş savaş
araçlarına sahiptiler.
Mimaride
Yunanistan'dan etkilenmişlerdir. En önemli eserleri anfitiyatrolar, heykeller
tapınaklar ve su kemerleridir. Bunlar, Zafer Takı, Gerda Köprüsü, Augustus Tapınağı,
Ankara Roma Hamamı, Valans (Bozdoğan) Su Kemeri. Aspendos Tiyatrosu,
Çemberlıtaş ve Dikilitaş'tır.
Diğer Gelişmeler:
Milano
Fermanı (MS: 313): İmparator Constantin’in yayınladığı bu ferman ile Hristiyanlara
özgürlük verildi.
MS.330
yılında Constantin İstanbul şehrini kurdu ve burayı devletin başkenti yaptı.
MS. 391
yılında Roma Hıristiyanlığı resmen kabul etti.
MS.395
yılında Kavimler göçünün etkisi ile Roma Doğu ve Batı olmak üzere ikiye
ayrıldı.
MS. 476
yılında Kavimler göçünün etkisi ve Germen kavimlerin saldırısı sonucu Batı Roma
İmparatorluğu yıkıldı.
313
tarihinde Milano Fermanıyla Hristıyanlık resmi din olarak kabul edildi, fakat
"Kavimler Göçü"nün olumsuz etkileri silinemedi. Bu nedenle 395'te
imparatorluk; "Doğu Roma" ve "Batı Roma" adıyla ikiye
bölündü, 476'da ise Batı Roma İmparatorluğu parçalanarak feodalite yönetimleri
Avrupa'ya hâkim oldu. Doğu Roma ise "Bizans" adıyla 1453'e kadar
varlığını sürdürdü.
Devlet Yönetimi: Roma, önceleri krallıkla
yönetilmekteydi. Kralların emretme yetkilerine imperium denirdi.
Krallar, Halk Meclisi tarafından seçilirdi. Halk Meclisi, kanunların
hazırlandığı önemli işlerin görüşüldüğü bir meclisti. Halk Meclisi'nde oylar;
fert olarak değil, topluluk oyu olarak verilirdi. Ayrıca danışma meclisi olarak
İhtiyarlar Meclisi (Senatus) vardı.
Krallık Devrinde Meclisler
1.
Sonotus (İhtiyarlar Meclisi):Kral tarafından seçilir, ölünceye kadar görevlerinde
kalırlardı. Kralın bir danışma meclisi konumundadır. Cumhuriyet döneminde
önem kazanmıştır. Senato üyeleri Roma'da Jens başkanlarıydı.
2.
Comitia Curiata (Halk Meclisi): Patricilerin toplanmasıyla kurulan
meclistir. Plepler bu meclise giremezlerdi. Bu meclis bir yasama organı
durumundadır. Oylar Küriya sayısına göre verilirdi. Her Küriya'nın bir oyu
vardı.
Cumhuriyet döneminde Senato aynı yetkilerini korumuştur.
Konsüller, eskiden krallara ait olan hak ve yetkilere ve buyurma gücüne ve
ortak bir iktidara sahiptirler. Senato ülkeyi yönetecek olan '
"Konsül" ü seçmekteydi. Konsül her yıl yeniden seçilirdi. Konsül'ün
devlet hakkında her türlü yetkisi vardı.
Konsüllerin Görevleri: Ordulara komuta etmek, Senatus
ve Halk Meclislerini toplantıya çağırmak, Savaş vergisi koymak ve toplamak,
Bütün devlet işlerini sırasıyla ve ortaklaşa olarak yürütmek, birbirlerini
kontrol etmek.
Bu durum, onların gittikçe daha otoriter olması sonucunu doğurmuş
ve M.Ö. 56'da konsül seçilen "Sezar" idareyi tek başına ele
geçirerek Cumhuriyet rejimine ve kanunlarına hiç dokunmadı. Meclisleri olduğu
gibi bıraktı. Başrahipliği üzerine aldı. Sezar, Roma'da çok kalmayarak devamlı
savaşlarla uğraştı. Mısır takvimini kabul etti. Toprakları genişletti.
Sezar'ın ölümünden (M.Ö.44) sonra Roma'da büyük karışıklıklar çıktı. Bu
karışıklıklar Augustus'un idareyi ele almasına kadar sürdü. Bu dönemde büyük
tapınaklar ve tiyatrolar yapıldı. Augustus devamlı "Tuğladan bir
şehir buldum, mermerden bir şehir bırakıyorum." derdi.
Cumhuriyet döneminde yönetim yetkileri bir yıllığına
seçilen konsüllere verildi. Sayıları iki tane olup, dokunulmazlıkları vardı.
Yaptıkları işlerden dolayı ancak görevden ayrıldıktan sonra hesap verirlerdi.
Bir konsül, diğerinin aldığı kararı veto edebilirdi.
M.Ö 44 yılında Sezar'ın öldürülmesi ile iç karışıklıklar başladı.
Octavianus'un iktidarı ele geçirmesi ile cumhuriyet dönemi sona erdi.
İmparatorluk dönemi başladı.
Krallık
döneminde, kralın yanında asillerden oluşan bir senato ve Kuriya denilen halk
meclisince yönetilirdi. Cumhuriyet devrinde kralın yerini iki konsül aldı.
Olağanüstü durumlarda diktatörler yönetimi ele geçirirdi. İmparatorluk döneminde
senatonun önemi azaldı.
Dil ve Edebiyat: Konuşulan dil Latince’dir.
Edebiyatta Yunan edebiyatının etkisi altında kaldılar. Söz sanatı (hitabet) ve
tarih yazıcılığında büyük bir başarı gösterdiler.
Güzel Sanatlar: Yapı nizamları ve sütun
başlıklarında Yunan mimarisi taklit edildi. Yapı sanatında kubbe ve kemeri
kullandılar. Bu sayede çok büyük anıtlar yapabildiler. Cumhuriyet devrinde
başlayan gelişme imparatorluk döneminde ülkenin her bir yanına yayıldı.
Din: Yunan
etkisinde kalmış, Yunan tanrılarının adları değiştirilmiş ve kendilerine göre
yorumlanmıştır. Tanrılarının "Kapitol" denen bir dağda yaşadığını
kabul etmişlerdir. Ancak, 313'te Hıristiyanlık resmi din olarak kabul
edilmiştir.
Yahudilikten sonraki tek tanrılı
bir din olan Hıristiyanlık ilk önce baskılara uğradıysa da daha sonra
Romalıların resmi dini olmuştur Hıristiyanlığın resmi din olarak benimsenmesi,
bu dinin daha çok yayılmasındaki başlıca etkenlerdendir.
Bilim ve Sanat: Fenikelilerin
alfabesi, İyonlar ve Yunanlıların geliştirmesinden sonra Romalılar tarafından
Latin Alfabesi'ne dönüştürülmüştür. Mısırlıların keşfettiği ve güneş yılı
esasına dayanan takvimi Romalılar geliştirmiş ve bugünkü Miladi Takvimi
oluşturmuşlardır. Romalılar Anadolu'da; yollar, köprüler, stadyumlar, tiyatrolar,
belediye binaları, hamamlar, kütüphaneler ve agoralar (meydanlar) yaptılar.
Ancak, Anadolu'ya yerleşmedikleri için, Anadolu'nun yerli kültürü yaşanmaya
devam etmiştir. Bu nedenle Roma, Anadolu'da kültür birliğini sağlayamamıştır.
İstanbul'da Valens (Bozdoğan) ,Çemberlitaş Ankara’da Augustus Tapınağı, Roma
Hamamı önemli eserlerdendir.
Krallık döneminde halk başlıca üç tabakaya ayrılmıştır:
1-
Patriciler: Toprak sahibi soylulardır. . Roma’yı yöneten sınıf
bunlardır. Tüm vatandaşlık haklarına sahipti.Roma’nın ilk yerlileri
olup, soylular sınıfını meydana getirirlerdi. Patriciler Jens denilen aile birlikleri
(klan) halinde toplanmışlardı. Kan bağıyla birbirlerine bağlıdırlar.
Patriciler Senatus Meclisi'ni teşkil ederlerdi. Patricilerde Jens, Küriya ve
Tribus şeklinde bir örgütlenme vardır. Eski Roma'da Jenslerin birleşmesiyle
daha büyük bir topluluk meydana gelmiştir. Buna da Küriya denirdi. Kuriyalarm
toplanmasıyla Comitia Curia-ta (Halk Meclisi) adıyla bir meclis oluşurdu. Bu
meclis Senato'dan sonra gelirdi. Patriciler, Roma'yı yöneten kimseler olup memurluk
ve askerlik yaparlardı. Her türlü gelirlere sahiptiler.
2-
Plepler: Küçük çiftçilerdir. Siyasal haklardan yoksundurlar. Oy
kullanamaz ve Patricilerle evlenemezlerdi. Askere alınmayan ve oy hakkı olmayan
plebler ise ticaret ve mülkiyet gibi haklara sahipti Genel olarak tarım,
ticaret ve sanatla uğraşırlardı. Gittikçe çoğalan bu sınıf patriciler için
büyük bir sorun haline geldi. Özellikle Cumhuriyet devrinde Patrici-Plep
mücadelesi Roma'nın en büyük iç sorunu haline geldi.Roma’ya sonradan gelip
yerleşmiş, Roma egemenliğini kabul etmiş kimselerdi.
3-
Client (Yanaşma): Patricilerin himayelerinde bulunan arazi kiracıları
veya zanaatçılardır. Siyasal haklardan yoksundurlar.
Köleler(Servi): Özgürlükleri olmadığı gibi eşya
gözü ile bakılırlardı. Bu sınıf savaşlarda esir edilenlerle köle bir aileden
gelmiş olanlardan oluşurdu. Patricilerin işlerinde çalışırlardı.
Tarihteki
ilk köle isyanı Roma’da çıktı. Bu isyanın adı Spartaküs’dür. (MÖ: 71)
Bu
sınıflar dışında imparatorluk sınıfları içinde yaşayan ancak vatandaş kabul
edilmeyen "Barbarlar" vardı.
Roma’da
Partici ve Pelepler arasındaki bu çekişmeler, Roma hukukunun oluşmasını
sağlayarak, Oniki Levha yasaları ortaya çıktı.
İlkçağ Roma
Medeniyetinde oluşturulan "12 Levha Kanunları" aynı zamanda
günümüz Avrupa hukukunun da temelini teşkil eder. Bu kanunlar Patrici ve
Plepler arasındaki çekişmeleri sona erdirmek için oluşturulmuştur.
BİZANS İMPARATORLUĞU DÖNEMİ
(395–1453)
Siyasi Tarihi: Roma İmparatorluğu'nun ikiye
ayrılmasından sonra merkezi İstanbul olan doğu kısmına Bizans İmparatorluğu
denilmiştir.
Bizans zaman içinde Helenistik doğu kültürünü benimsedi. Katolik
mezhebine bağlı Batı Roma'nın aksine Ortodoks mezhebini benimsemesi Batı ve
Doğu Roma'nın birbirlerinden uzaklaşmalarına yol açtı. Ortaçağ boyunca
varlığını sürdüren tek devlet olan Bizans'ta sülaleler yönetimi görüldü,12
değişik sülale tarafından yönetildi. İmparator başkomutan, baş yargıç ve yasa
koyucu idi. Kilise imparatora bağlı idi. En parlak dönem Justinianus zamanında
yaşanmıştır. Akdeniz ve çevresinin tamamına yakın bölgeler Bizans egemenliğine
girdi. Ayasofya da bu dönemde yapılmıştır. (532–539). Kuzey Afrika, İspanya’nın
kıyı bölgeleri ve İtalya’nın fethi ile en geniş sınırlara ulaşıldı.VII.
yüzyıldan itibaren Türk ve Müslümanlarla ilişkiler başladı. Emeviler zamanında
İstanbul iki kez kuşatıldı. X. yüzyıldan itibaren Türkler, Anadolu'ya girmeye
başladılar. Bizanslılar, Malazgirt'te Türklere yenilerek Anadolu üzerindeki
hâkimiyetlerini kaybettiler (1071). İmparatorluğun son zamanlarında din
kavgaları önemli bir sorun halini aldı. İmparatorluk devamlı toprak kaybına
uğradı. Venedik ve Cenevizliler Bizans'ın durumundan yararlanarak sömürgelerini
genişlettiler. İmparatorun İstanbul dışında kalan şehirler üzerinde nüfuzu
kalmadı. Tekfurlar bölgelerini diledikleri gibi yönetmeye başladılar. Sonunda
Anadolu ve Rumeli'yi eline geçiren Osmanlılar tarafından yıkıldı (1453).
Devlet Yönetimi: Düzenli
bir veraset sistemi yoktu. Kuvvetli olan herkes, imparator olabilirdi. Bu
yüzden Bizans'ta devamlı taht kavgaları vardı. Geniş bir teşkilata sahip olan
Bizans sarayı, sıkı bir düzene ve törene bağlı idi. Din işleri, patrik
tarafından yönetilirdi. Patriklerin görevlerine atanmaları ve görevden
alınmaları imparatorun elinde idi. Bizans İmparatorluğu'nda, yönetimde
imparatora danışmanlık yapan bir senato vardı.
Bizans döneminde Tema adı verilen ve başlarında geniş yetkileri
bulunan generallerin bulunduğu eyaletlere bölünmüştür.
Ülke Yönetimi:
İmparatorluk valiler tarafından yönetilen büyük eyaletlere (temlere)
ayrılmıştı. Sınırda bulunan temler, dük adı verilen askeri valilerin yönetimi
altında idi. Bunlar diğer temlerden daha fazla önem taşımakta idi. En önemli
temler, Asya ve Kuzey Afrika temleri idi. Bizans İmparatorluğunda ilk zamanlar,
Roma kanunları uygulanmakta iken, Jüstinyen devrinde yeni kanunlar
düzenlendi.
Din ve İnançlar: Bu devletin resmi dini
Hristıyanlığın Ortodoks mezhebiydi. Roma’nın bu mezhebe bağlı olması nedeniyle
Katolik Avrupa ile arası açıktı. Hıristiyanlık, çıkışından itibaren birçok
ayrılıklar gösterdi. Hz. İsa’nın kişiliğinden ileri gelen bu ayrılıklar, yeni
mezheplerin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Ortodoksların dini lideri patrik imparator tarafından atanıyordu.
Bu durum Avrupa'daki kilise ve papanın krallar üzerindeki baskısının tersine
imparatorun patrik ve kilise üzerindeki baskısını göstermektedir.
Güzel Sanatlar: Bizans sanatı, eski
Yunan, Helenizm ve doğu sanatlarının karışmasından doğmuştur. Bizans mimarisi
de, kubbelerde doğu sanatının, yapıların iç süslemelerinde batı sanatının
etkileri görülür. Bizans mimarisinin en güzel örnekleri kiliseler ve
saraylardır.
İstanbul, Bizans Dönemi'nde önemli bir kültür ve sanat merkezi
haline geldi. 532 – 539 yılları arasında inşa edilen Ayasofya Kilisesi dünya
tarihinin önemli eserleri arasında yer aldı. Aya İrini, Hora (Kariye Camii),
Sergios ve Baküs Kiliseleri, Binbirdirek ve Yerebatan Sarnıçları İstanbul'daki
Bizans eserleridir.
Roma Medeniyetinin Özellikleri
1- Roma,
Hristiyanlığı resmen kabul eden ilk devlettir.
2- Roma,
Hristiyanlığı kabul etmeden önce çok tanrılı bir dini inanışa sahipti.
3- Yunanlılardan
Fenike alfabesini alarak Latin alfabesini oluşturdular.
4- Mısır’dan
güneş yılına dayalı takvimi alarak Julyen takvimini oluşturdular. Daha sonra
Papa Xlll. Gregor bu takvimi geliştirerek günümüz miladi takvimini
oluşturacaktır.
5- Oniki
levha yasalarını çıkırarak, günümüz Avrupa hukukunun temelini oluşturacaktır.
6- Gelişmiş
ve güçlü bir orduya sahipti. Ayrıca, Lejyon adı verilen paralı askerler de
kullanılmaktaydı.
Çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilbnim hocam no k ta neyt meyaba hocyam deysinisi cok seydim
YanıtlaSil